Ken Loach veya Dardenne Kardeşler gibi yönetmenleri hatırlatan, sosyal gerçekçi bir dram Süleyman’ın Hikâyesi. Filmin başkarakteri Süleyman, Paris’te yaşayan Gineli bir göçmen. Hasta annesi ve nişanlısını geride bırakarak, daha iyi bir yaşam hayaliyle Fransa’ya gelen Süleyman sürekli zamana karşı yarışıyor. İki gün sonra iltica başvurusu için çağrıldığı mülakata henüz hazır değil. Burada anlatacağı uydurma hikâyeyi destekleyecek sahte dokümanları alabilmesi için önce aracılara borcunu ödemesi lazım. Borcunu ödemek içinse tüm gün bisikletle adreslere  yemek dağıtarak kuryelik yapıyor. İltica başvurusu henüz kabul edilmediği için kaçak çalışıyor ve durumu istismar edilmeye açık. Her gece evsizlerin kaldığı barınağa kalkacak son otobüse yetişmesi, her sabah erkenden uyanıp aynı gece barınaktaki yatağını ayırtması lazım.

Süleyman, iki gün boyunca Paris içinde bir noktadan diğerine savrulurken üzerinde giderek artan baskıyı her yeni sahnede daha da güçlü şekilde hissediyoruz. Filmin dinamik kurgusu kadar, ilk sinema filminde unutulmaz bir performans sergileyen, Süleyman rolündeki Abou Sangare’nin de sayesinde…

Cannes 2024

Belirli Bir Bakış - Jüri Ödülü, En İyi Erkek Oyuncu (Abou Sangare)