top of page

Ayvalık Uluslararası Film Festivali Programı Hazır, Biletler Bugün Satışta

Seyir Derneği tarafından Ayvalık Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali 17 Eylül’de başlıyor. 22 Eylül’e kadar sürecek festival, yılın heyecan uyandıran yerli ve yabancı yapımlarını izleyiciyle buluşturacak. Ayvalık Uluslararası Film Festivali için biletler bugün (7 Eylül) Biletix ve Ayvalık’taki Küçük Han’da açılacak gişeden satışa çıkıyor. 


Kadın hikâyelerinin ağırlıkta olduğu, zorunlu göçmenliğin, gönüllü göçmenliğin, yerinden edilmenin, geri dönmenin, anne-baba ile bitmeyen ilişkinin dikkat çektiği festival programında bu yıl Simone de Beauvoir’ın “kadın doğulmaz, kadın olunur” sözünden ilham alan bir bölüm var; Doğulmaz-Olunur. Sinemada hikâye anlatmanın yeni yollarını bulan yönetmenlerin filmlerinden bir seçki ise Farklı Gözle Bakanlar bölümünde seyirciyle buluşacak. Sinemanın Yazarları, Wim Wenders’den, Yorgos Lanthimos’a “auteur” yönetmenlerin filmlerine yer verirken, Büyükler İçin Animasyon başlığı altında yılın en başarılı stop-motion filmlerinden biri izlenebilecek. Gidecek Yer Yok  bölümündeki filmler insanın yurdu neresi sorusunu soruyor. Türkiye’den uzun metraj, kısa metraj ve belgesel filmlerin yer aldığı Komili sponsorluğundaki Gitmesek de Görmesek de…, ekolojik sorunları odağına alan Doğa Diye Bir Şey Kalmadı gibi bölümler de festival programında yer alıyor. Ayvalık Uluslararası Film Festivali programından 20 film Türkiye’de ilk kez Ayvalık’ta izleyici karşısına çıkacak.


Ayvalık Belediyesi Büyük Park Amfitiyatro’da düzenlenecek açılış gecesiyle başlayacak festivalde gösterimler bu yıl Ayvalık Belediyesi Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi, Fabrika Ayvalık, İsmet İnönü Kültür Merkezi, ASKEV Sera ve Kırlangıç Ayvalık’ta gerçekleşecek. Festival bilet satışları 7 Eylül’de başlayacak. Bilet fiyatları 7-17 Eylül tarihleri arasındaki ön satış döneminde tam 120 TL, indirimli 80 TL, 17 Eylül’den itibaren tam 150 TL, indirimli 100 TL olacak. ASKEV Sera ve Kırlangıç Ayvalık’taki gösterimler ücretsiz gerçekleştirilecek.


 

Ayvalık Uluslararası Film Festivali Açılış Filmi: Megalopolis

Festivalin Ayvalık Belediyesi Büyük Park Amfitiyatro’da 17 Eylül’de gerçekleşecek açılış gecesinde Francis Ford Coppola imzalı Megalopolis Türkiye’de ilk kez gösterilecek. Kurukahveci Mehmet Efendi’nin ev sahibi olarak kahve ikrâmı yapacağı açılış gecesi için biletler bügünden (7 Eylül) itibaren 200 TL’den satışa sunulacak.


Francis Ford Coppola’nın, 1970’lerin sonunda tasarlamaya başladığı ve kırk yılı aşkın süredir tutkuyla geliştirdiği Megalopolis nihayet bu yıl Cannes Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu. Francis Ford Coppola’nın geçmişle geleceği birleştiren epik bir anlatı sunduğu filmin başrollerinde Adam Driver, Giancarlo Esposito ve Nathalie Emmanuel var; Aubrey Plaza, Shia LaBeouf, Jon Voight ve Dustin Hoffman gibi başka ünlü oyuncular onlara yan rollerde eşlik ediyor.


Attığı her adım medya tarafından takip edilen deli ve dâhi mimar Cesar Catilina, Yeni Roma şehrini baştan tasarlayıp ütopik gelecek tutkusuna uygun şekilde yeniden inşa etmek ister.  Bunun için karşısındaki en önemli engel muhafazakâr belediye başkanı Cicero’dur. Kan bağı ya da çıkar ortaklığıyla birbirine bağlanan çok sayıda karakter ve bolca entrika içeren, hemen her sahnesi dijital özel efektler içeren filmde, bilimkurgu türünün klasiklerinden Fritz Lang’ın Metropolis’ine de göndermeler var.


Doğulmaz-Olunur

Border ve Holy Spider filmleri ile tanıdığımız Ali Abbasi yeni filmi Çırak / The Apprentice ile Donald Trump'ın gençlik yıllarını ve bugünkü gücüne kavuşmak için geçtiği yolları anlatan bir biyografi ile izleyici karşısında. New York Times'ın en çok satanlar listesine giren kitabıyla da tanınan Gabriel Sherman’ın yazdığı bu biyografik filmde Trump’ı Sebastian Stan canlandırıyor. Trump’ın bugün bulunduğu yerde olmasında büyük önemi olan, McCarthy dönemine damgasını vuran acımasız avukat Roy Cohn rolünde Succession dizisiyle tanınan Jeremy Strong yine çok başarılı. 


Ve Sonra Dans Ettik ile tanıdığımız Gürcü asıllı İsveçli yönetmen Levan Akın, büyük kısmını İstanbul’da çektiği ve “İstanbul’a bir aşk mektubu” olarak tanımladığı Geçiş / Crossing ile bu kaotik ama büyüleyici şehri tüm ‘öteki’ler için bir sığınak olarak tahayyül ediyor. Uzun süredir kayıp olan yeğeni Tekla’yı bulma umuduyla komşusu Achi ile birlikte Gürcistan’dan İstanbul’a gelen emekli öğretmen Lia’nın arayışlarına trans hakları için mücadele eden avukat Evrim ve iki mülteci sokak çocuğu da dahil oluyor. 


Faslı yönetmen Nabil Ayouch’un, erkeklerin dünyasında hem sanatını hem de saygınlığını koruyarak var olmaya çalışan bir kadının hikâyesini anlattığı filmi Touda’yı Herkes Seviyor / Everybody Loves Touda, ilk kez Cannes Film Festivali’nde izleyici ile buluştu. Hayattaki en büyük tutkusu şarkı söylemek olan Touda’nın hayali bir gün Kazablanka’ya gitmek ve şeyha (Fas’ta geleneksel şarkılar söyleyen kadınlara verilen isim) olup saygı görmek. Fakat yaşadığı küçük kasabada, tek başına büyüttüğü oğlunun da ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, pavyonlarda sahne almak ve popüler şarkılar söylemek zorunda. Erkeklerin bitmek bilmeyen tacizleri de ailesinin önyargıları da Touda’yı hayalinden vazgeçiremiyor. Fas müzikleriyle zenginleşen filmin gösterimi sonrasında Touda’yı canlandıran Nisrin Erradi Ayvalık izleyicisi ile buluşacak.


Genç Fransız yönetmen Louise Courvoisier’nin Fransa’nın Jura bölgesinde, kendi memleketinde çektiği Vay Canına / Holy Cow, babasının ölümüyle bir an önce büyümek ve yedi yaşındaki kardeşinin bakımını üstlenmek zorunda kalan ve bu yüzden ödüllü Comté peyniri yarışmasına katılmaya karar veren 18 yaşındaki Totone’un hikâyesini anlatıyor. Oyuncu kadrosu, bölgedeki tarım fuarlarına ve hayvan yarışmalarına katılan amatörlerden seçilen bu film Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünün Gençlik Ödülü’nü kazandı. 


Coralie Fargeat yönetmenliğindeki Cevher / The Substance, güzellik ve gençlik algısının kadınlar üzerinde yarattığı baskıyı anlatıyor. Ödüllü eski bir oyuncunun bu baskı nedeniyle kendisinin daha genç ve güzel versiyonunu yaratacak bir ürünü kullanmaya karar vermesiyle başlayan film yaş ve cinsiyet ayrımcılığına değiniyor. Film, başrollerdeki Demi Moore ve Margaret Qualley’nin etkileyici performanslarıyla da dikkat çekiyor. 2017 yılındaki ilk filmi İntikam’da gerilim öğelerini kullanan Fargeat, Cevher’de kadınların karşılaştığı baskıyı sert bir sinematografik dille eleştiriyor.


Sophie Fillières’in ölmeden kısa süre önce çekimlerini tamamladığı filmi İşte Benim Hayatım / This Life of Mine bir kadının orta yaş bunalımını üç perdede anlatan bir komedi-trajedi- aydınlanma hikâyesi. Filmin baş kahramanı, zeki ve yaratıcı olduğu kadar dengesiz bir yazar da olan Barberie Bichette. Bu kara komedi, Barberie’nin psikolojik çöküşünü, hastaneye yatışını ve görece toparlanmasını gerçekçi bir dille anlattığı kadar kronik depresyonun yarattığı gündelik cehennemi de gösteriyor. 


Kosta Rikalı senarist ve yönetmen Antonella Sudasassi Furniss imzalı Tutuşan Bir Bedenin Anıları / Memories of a Burning Body 65 yaşını geçmiş üç kadının hatırladıkları üzerinden haz, arzu, evlilik, aşk ve kadın olmak hakkında konuşmalarını beyazperdeye taşıyor. Bu üç kadının kendi sesleriyle anlattığı gerçek hikâyeler kesişirken; anıları, sırları ve gizli arzuları da iç içe geçiyor ve 65 yaşındaki tek bir oyuncunun bedeninde cisimleşiyor. 


Fransız sinemacı Christophe Honoré’nin Marcello Mio’su, komedi dozu yüksek ve kişisel bir Marcello Mastroianni anması. Filmde, festivalin ilk yılında gösterilen Başkalarının Çocukları ile hatırlayacağımız, Marcello Mastroianni ve Catherine Deneuve'ün kızı Chiara Mastroianni başrolde. Ebeveynlerinin efsanevi kişiliklerinin gölgesinde var olmanın zorluğunu mizahi bir dille anlatan filmde Chiara Mastroianni, yaşadığı benlik bunalımıyla babası Marcello’nun karakteri ve görünümüne bürünen bir kadını canlandırıyor. Filmde Catherine Deneuve, Melvil Poupaud ve Benjamin Biolay da kendilerini canlandırıyor.


Cannes'da 30 yıl aradan sonra ana yarışmada yer alan ilk Hint filmi olan Payal Kapadia imzalı Aydınlık Hayallerimiz / All We Imagine as Light farklı yaşlardaki Mumbaili üç hemşirenin yaşamlarına odaklanan dokunaklı bir film. Görücü usulü evlendiği, işi sebebiyle bir yıldır görmediği ve haber almadığı kocasına bağlılığını koruyan Prabha, sevgilisiyle rahat görüşebilmek için yollar arayan Anu ve ölen kocasının kendisine bırakmadığı belgeler nedeniyle evinden tahliyesi istenen ve hakkını almaya çalışan Parvaty… Filmin dördüncü karakteri ise her türlü zıtlığı içinde barındıran ülkenin en kalabalık şehri Mumbai. Kani Kusruti, Divya Prabha ve Chhaya Kadam’ın canlandırdığı üç kadın bu koca şehirde dayanışmayla var olmaya çalışıyor. 


Prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nde, Ekümenik Jüri Ödülü ve FIPRESCI Ödülü alan Maryam Moghaddam ve Behtash Sanaeeha’nın beraber yazıp yönettikleri En Sevdiğim Pastam / My Favourite Cake’in merkezinde Tahran’da yaşayan 70 yaşındaki Mahin yer alıyor. Ülkelerinde ev hapsinde oldukları için filmlerinin Berlin gösterimine katılamayan yönetmenler, filmde tüm yasaklara rağmen ikinci baharını yaşamaya karar veren bir kadın portresi çiziyor.


Ülkesinde uzun bir hapis cezasına çarptırılan ve kaçmak zorunda kalan Mohammad Rasoulof’un yönettiği Kutsal İncirin Tohumu / The Seed of the Sacred Fig tamamen gerçek olay ve kişilere dayanıyor. Rasoulof, Tahran'daki Devrim Mahkemesi'nde soruşturma yapan bir yargıç ve ailesi üzerinden bir İran mikrokozmosu yaratıyor. İran teokrasisi ve rejimin kadın düşmanlığı ile birlikte, ülkedeki ayrıcalıklı sınıflar arasındaki bölünme ve suç ortaklığını da gözler önüne seren filmin başrollerinde Soheila Golestani ve Missagh Zareh yer alıyor. 


İzlandalı yönetmen Rúnar Rúnarsson imzalı Gün Doğarken / When the Light Breaks, dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünün açılış filmi olarak yaptı. Yas süreci ve ona nasıl yaklaşılabileceği hakkında incelikli bir film olan Gün Doğarken, İzlanda’nın uzun bir yaz gününde, sadece 24 saat içerisinde hayatı alt üst olan sahne sanatları öğrencisi Una’nın yaşadıklarını konu alıyor. Birlikte bir gelecek hayali kurduğumuz birinin hayatımızdan gittiği ana odaklanan film, kayıpların hiç akla gelmeyecek insanlarla aramızda kurduğu bağları ve acıyla yüzleşirken bile sevgiyi ve güzelliği bulmanın mümkün olduğunu anlatıyor.


Elizabeth Sankey, 2024 Tribeca Film Festivali’nde prömiyerini yapan ve Özel Jüri Ödülü’ne layık görülen belgesel filmi Cadılar / Witches ile cadıların sinemadaki tasviri ile doğum sonrası depresyon arasındaki ilişkiyi, sinema tarihinden görüntüler ve yürek parçalayıcı kişisel tanıklıkları kullanarak inceliyor. Kadınların toplum tarafından annelik performanslarına göre yargılanmasını da ele alan bu kişisel hikâye; sağlık sektöründe kadınlara açılan alan, modern tıbbın cadı avlarıyla ilişkisi ve gerek edebiyat gerekse sinemadaki kadın temsilleriyle kesişiyor. Yönetmen Elizabeth Sankey ve filmin müziklerinde imzası bulunan Jeremy Warmsley film gösterimi sonrası gerçekleşecek soru-cevap için Ayvalık’ta olacak. 


Dirk Schäfer Traugott belgeseli ile  Almanya’da Nazilerin güç kazanmaya başladıkları dönemde Türkiye’ye gelen akademisyenlerin ilklerinden dilbilimci Traugott Fuchs’u ve onun Türkiye ile arasındaki bağlılık ilişkisini ele alıyor. Belgesel, İstanbul Üniversitesi ve Robert Kolej’de ders veren, 1997 yılındaki ölümüne kadar Türkiye’de yaşayan, bir Müslüman mezarlığına gömülmek isteyen, İstanbul âşığı, ince, duyarlı ve Hermann Hesse’nin dostu bir adamın portresi. Dirk Schäfer, filmin gösterimi için Ayvalık’ta olacak.


Sinemanın Yazarları

Filmlerinde bazen sosyal konutlara sıkışıp kalan, bazen de evsizlikle sokaklara taşan yoksulluğu görmeye alışkın olduğumuz Andrea Arnold, Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan Kuş / Bird ile bu kez eşsiz bir büyüme hikâyesi sunuyor. Arnold, babası ve üvey ağabeyi ile işgal edilmiş bir binada zor koşullarda yaşayan on iki yaşındaki Bailey’nin hayatını sakin bir üslupla beyazperdeye taşıyor. Bailey’i tüm bu yalnızlığı ve sıkıntılarının içinde herkesten daha iyi anlayan kişi ise yıllar sonra doğduğu şehre dönen bir yabancı oluyor. 

Köprü Üstü Aşıkları ve Kutsal Motorlar gibi filmleriyle tanıdığımız usta yönetmen Leos Carax’ın prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapan yeni filmi Bu Ben Değilim / It’s Not Me, tüm karamsarlığına rağmen yılın en etkileyici filmlerinden biri. Pompidou Müzesi, nihayetinde gerçekleştirilemeyen bir sergi için yönetmene, cevabını görsellerle vermesi istenen bir soru yöneltir: “Neredesiniz Leos Carax?” Ve ortaya hayatını, ilhamını, eserlerini oluşturan her şeyi sergilediği 42 dakikalık bir Leos Carax otoportresi çıkar. Yönetmen, kendi hayatına yaptığı bu heyecan verici yolculukta geçtiğimiz yüzyılın en büyük insanlık suçlarını bugüne taşıyor, sinemanın bununla ilişkisini de sorguluyor. Film Türkiye’de ilk kez Ayvalık’ta izleyici karşısına çıkacak.


Tabu ve Arabian Nights üçlemesi ile tanınan Portekizli yönetmen Miguel Gomes imzalı Büyük Tur / Grand Tour, 1918 yılında nişanlısı Molly’den kaçıp, o dönem çok meşhur olan Asya turuna çıkan Edward’ı takip ediyor. Film Molly’nin de Edward'ı aramak için yola çıkmasıyla aynı turu farklı şekillerde deneyimleme imkânı sunuyor. Tamamı siyah-beyaz çekilen film güçlü sinematografisi ile dönemin ruhunu yakalıyor. Başrolde Gonçalo Waddington'a Crista Alfaiate ve Teresa Madruga eşlik ediyor. Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü kazanan film, Türkiye’de ilk kez festivalde izleyiciyle buluşacak.


Yorgos Lanthimos ilk dönem filmlerinin çokça tartışılan muğlâklığı ve muzip garipliğine geri döndüğü Merhamet Hikâyeleri / Kinds of Kindness’da birbirine anlatı olarak pek bağlanmayan ama ortak temalara sahip üç ayrı hikâye sunuyor. Üçünde de aynı oyuncular farklı karakterleri canlandırıyor. R.M.F. diye anılan bir yan karakterse üç hikâyenin ortak noktası. Baştan sona dini referanslarla dolu bu kefaret hikâyeleri, kesin cevaplar aramadığınız takdirde, ünlü oyuncuların harika performansları eşliğinde karanlık ve rahatsız edici bir absürt komediye dönüşüyor. Emma Stone, Jesse Plemons, Willem Dafoe, Margaret Qualley, Hong Chau, Joe Alwyn, Mamoudou Athie, Hunter Schafer gibi ünlü isimlerin rol aldığı film, Jesse Plemons’a Cannes Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirdi.


Tayfun Pirselimoğlu’nun yazıp yönettiği 2013 yapımı Ben O Değilim, festival kapsamında aynı başlıkla düzenlenecek bir konuşmada Ercan Kesal ve psikanalist Yavuz Erten tarafından ele alınıp tartışılacak. Hastane kantininde temizlikçi olarak çalışan Nihat’ın rutin bir hayatı vardır. Yeni işe giren bulaşıkçı Ayşe’nin hayatına dâhil olması kafasını allak bullak eder. Nihat, kendisine ilgiyle yaklaşan Ayşe’nin yemek davetini kabul eder, ancak evde gördüğü bir fotoğraf her şeyi değiştirecektir. Ayşe’nin hapishanedeki kocası olarak tanıttığı fotoğraftaki adam, Nihat'a ikizi kadar benzemektedir. Bu benzerlik Nihat'ın sıradan hayatını bambaşka bir yere sürükleyecek, biriyken başka birisi, "öteki" olmasına neden olacaktır. Başarılı bir kara mizah örneği olan ve kimlik değiştirme temasını merkezine taşıyan film Roma Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülünü alırken İstanbul Film Festivali’nden de En İyi Film ödülüyle döndü.


Alice Rohrwacher’in, ilk gösterimi Cannes Film Festivali’nde gerçekleşen, modern bir masal La chimera. Josh O’Connor’ın canlandırdığı eski arkeolog, yeni mezar soyguncusu Arthur, gizli hazineleri bulmaya doğaüstü yeteneği olan bir adam. Etrafındaki insanlar tarafından para kazanmak için kullanılan Arthur’un tek derdiyse artık hayatta olmayan sevgilisine ulaşmak. Filmde, bu trajik karakterin bugün ve geçmiş, yaşayanlar ve ölüler, dünyevi ve uhrevi arasında bir yerlerde asılı kalmış hüzünlü aşk hikâyesine, yönetmenin bütün filmlerinde olduğu gibi, dini referanslar eşlik ediyor.


Usta yönetmen Paolo Sorrentino 2021 yılında çektiği filmi The Hand of God’ın ardından Parthenope ile bir kez daha memleketi Napoli’ye geri dönüyor. Adını şehrin tarihiyle doğrudan bağlantılı mitolojik deniz kızından alan Parthenope, Sorrentino’nun bir kadını merkeze aldığı ilk filmi. Usta yönetmen bu kez kadınların yaratılan güzellik ve gençlik mitinin üstesinden gelmek ve hayatta kalmak için nasıl savaş verdiğini anlatıyor. Sadece güzelliğinden ibaret olmadığını kanıtlamaya çalışan Parthenope karakterini Celeste Dalla Porta canlandırırken, usta aktör Gary Oldman da alkolik yazar John Cheveer rolünde küçük ama unutulmaz bir performans sergiliyor.


Wim Wenders’in Tokyo-Ga’dan yaklaşık kırk yıl sonra ve yine Tokyo’da çektiği Mükemmel Günler/ Perfect Days’in merkezinde hayatını umumi tuvaletleri temizleyerek kazanan Hirayama yer alıyor. Hirayama umumi tuvaletleri temizleyerek geçinen, boş zamanlarını hâlâ kasetten dinlediği 70’li yılların rock albümlerine, sevdiği kitaplara ve analog kamerayla çektiği fotoğraflara ayıran bir adam. Minimal ama mutlu bir hayata sahip bir adamın gündelik ritüellerini yansıtan film, Japonya’nın Oscar adayı olarak belirlendi. 2023 Cannes Film Festivali’nde Ekümenik Jüri Ödülü alan film, Hirayama karakterine hayat veren ünlü aktör Koji Yakusho’ya da performansıyla En İyi Erkek oyuncu ödülünü kazandırdı.


Farklı Gözle Bakanlar

2022 yılında Mendirek filmiyle festivale konuk olan Cem Demirer, bu yıl Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenlerin Haftası bölümüne seçilen ve Canal+ Ödülü’nü kazanan kısa filmi Noksan’da bir lunaparkta çalışan ve yaşadığı bilinç ayrışması yüzünden farklı insan ve varlıklarla iletişime geçen 30 yaşındaki Mert’in anlam arama çabasını anlatıyor. 


Yaratıcı komedileriyle tanıdığımız Quentin Dupieux, bu yıl Cannes Film Festivali’nin açılışını yapan, Türkiye’de ilk kez Ayvalık’ta gösterilecek filmi İkinci Perde / Second Act ile izleyiciye film içinde film izletiyor. Florence çok âşık olduğu David’i babası ile tanıştırmak üzere, David ise çekici bulmadığı Florence’i arkadaşı Willy ile tanıştırmak üzere bir restorana gelir. Çok geçmeden bu buluşmanın bir film sahnesinden ibaret olduğu anlaşılır. Fakat karakterlerin restorana doğru yola çıkmasından başlayarak aksilikler peş peşe gelir; oyuncular arasındaki sürtüşmeler, varoluş krizleri, sahneyi berbat eden gergin figüran ve hatta bir intihar girişimi... Léa Seydoux, Vincent Lindon, Louis Garrel ve Raphaël Quenard‘ın başrollerini üstlendiği film günümüz sinema endüstrisi üzerine bir taşlama aynı zamanda. 


Resimleri ve filmleriyle genellikle bir yerin gizli kalmış tarihsel, mitolojik veya kişisel öyküsünün izini süren Andréas Lang, deneysel belgeseli Bina / The Building ile Almanya tarihinin çeşitli safhalarına tanıklık eden bir binanın, bir zamanların Almanya Merkez Bankası Reichsbank’ın izini sürüyor. Filmin gösterimi için Ayvalık’ta olacak yönetmenin bugün Dışişleri Bakanlığı’na ev sahipliği yapan binanın boş oda ve koridorlarında yaptığı gezintiye konuşma kayıtları eşlik ediyor. Kahramanı bir bina olan belgesel, ‘yerin ruhu’ aracılığı ile hem alternatif bir Almanya tarihine tanıklık ediyor hem de seyircide bir ürperti yaratıyor.

Etkileyici bir animasyon olan Kurt İni ile tanıdığımız Şilili yönetmen ikili Cristóbal León ve Joaquín Cociña Hiperboreanlar / The Hyperboreans’da da benzer bir filmle karşımızda. Anlatının çıkış noktası yine kayıp bir film ve söz konusu kayıp filmi ‘hayata döndürme’ çabası. León ve Cociña bu sefer sadece stop-motion animasyon tekniklerinden faydalanmıyor, kuklalar ile gerçek oyuncuları bir araya getiriyor ve Şili’nin geçtiğimiz yüzyıldaki karanlık tarihinin sayfalarını aralıyor.  Yönetmenlerin tüm filmlerinde masallar veya fantastik hikâyelerle geçmişe bakma çabasının motivasyonuysa aynı; siyasi hafıza kaybına karşı bir uyarı.

Dünya prömiyerini 2024 Cannes Film Festivali, Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde yapan ve bu yıl ilk kez verilen İzleyici Ödülü’nü kazanan Kanadalı yönetmen Matthew Rankin imzalı Evrensel Dil / Universal Language, Fransızca mı konuşmalıyız, İngilizce mi tartışmalarının yapıldığı Kanada’da, Farsça konuşulan bir evren kuruyor. Rankin’in ilhamını aile, aidiyet ve dayanışma kavramlarına duyulan özlemden aldığını söylediği film, Tahran ve Winnipeg arasında gizemli ve gerçeküstü bir ara bölgede, birden fazla karakterin hayatının şaşırtıcı ve gizemli şekillerde iç içe geçtiği bir hikâye sunuyor. Film Türkiye’de ilk kez Ayvalık Film Festivali’nde izleyiciyle buluşacak. Kurduğu dünya gereği Abbas Kiarostami ve Cafer Panahi’nin erken dönem filmlerini hatırlatan Evrensel Dil, Aki Kaurismäki benzeri bir mizah duygusuna da sahip. 


Gidecek Yer Yok

İki Filistinli, iki İsrailli dört yönetmenin imzası taşıyan ve dünya prömiyerini Berlin’de yapan belgesel Gidecek Yer Yok / No Other Land de Ayvalık Film Festivali programında.. Gazze’de savaşın devam ettiği bugünlerde etkisini daha çok hissettiren Gidecek Yer Yok / No Other Land, Masafer Yatta’lıların on yıllardır süren hukuk mücadelesini, adaletsizlikleri, baskıları, yıkımı ve toplu sürgünü aktivist Basel Adra ve kendisine ulaşan İsrailli bağımsız gazeteci Yuval Abraham’ın ortak çalışmasıyla belgeliyor. Masafer Yatta’da Filistinli ailelerin sürdürdüğü direniş kadar, bu iki genç aktivistin işbirliği ve dostluğunun da hikâyesi olan film, Berlin Film Festivali’nde En İyi Belgesel ve Panorama İzleyici Ödülü’ne layık görüldü ama bu ödül beraberinde büyük tartışmalar getirdi. 


Mati Diop’un Berlin Film Festivali Altın Ayı ödüllü belgeseli Dahomey, sömürge döneminde Fransa’nın Dahomey Krallığı’ndan yağmaladığı ve yıllardır müzelerde sergilediği 26 tarihi eseri Benin Cumhuriyeti’ne iade etmesini konu alıyor. Filmin ilk bölümünde, eserler arasında yer alan Kral Ghézo’nun heykeli hayali bir şekilde anlatıcı rolünü üstleniyor. Dahomey Kralı’nın Afrika’ya dair anılarını, Paris’te bir depoda geçirdiği günleri ve memleketine geri dönmekle ilgili hislerini dinlerken, bir yandan da eserlerin titizlikle paketlenip bir gemiye yüklenmesini ve denizaşırı yolculuklarını izliyoruz.


Fransız yönetmen Boris Lojkine’in Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünün Jüri Ödülü’nü kazanan filmi Süleyman’ın Hikâyesi / The Story of Souleymane Ken Loach veya Dardenne Kardeşler gibi yönetmenleri hatırlatan, sosyal gerçekçi bir dram. Türkiye’de ilk kez Ayvalık’ta gösterilecek film, yasal ikâmet izni almak için göçmen bürosu ile yapacağı kritik görüşmeye sadece iki günü kalan Gineli sığınmacı Süleyman’ı merkeze alıyor. Gecelerini evsizler barınağında geçiren Süleyman, gündüzleri de bisikletiyle yemek siparişlerini yetiştirmeye ve gireceği mülakatta anlatacağı sahte hikâyeyi ezberlemeye çalışıyor. Başroldeki Abou Sangare güçlü performansıyla Belirli Bir Bakış bölümünün En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı.

Vietnamlı yönetmen Minh Quy Truong’un son filmi Viet ve Nam, yeraltı kömür madenlerinin derinliklerinde, iki genç madenci, Nam ve Viet’in ülkelerinin yakın geçmişinin gölgesinde var olmaya çalışmalarının hikâyesi. Nam, bu gölgeden kurtulmak için denizaşırı bir ülkede yeni bir hayat kurmayı planlarken savaşta kaybettiği babasının kalıntılarını bulmak için uzak bir ormana gitmek zorunda kalır. Viet’in de dahil olduğu bu yolculukta anıların ve rüyaların izinde geçmişe giden yolu takip ederler. Dünya prömiyerini Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde yapan film, yasaklandığı için Vietnam’da gösterilemedi.

Sinematek/Sinema Evi işbirliğiyle Akerman


Usta yönetmen Chantal Akerman’ın 1975 tarihli başyapıtı Jeanne Dielman, 23 Quai du Commerce, 1080 Bruxelles, Sinematek/Sinema Evi işbirliği  ile festivalde izleyiciyle buluşacak. Geçtiğimiz yıl Godard’ın Nefret filminin gösterildiği bölümde bu yıl Chantal Akerman’ın henüz 25 yaşındayken çektiği ve 2022 yılında Sight&Sound eleştirmenler anketinde tüm zamanların en iyi filmi seçilen bu 202 dakikalık başyapıt gösterilecek.


İlk kez 1975 Cannes Film Festivali’nde Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen film, genç oğlu ile Brüksel’de yaşayan orta yaşlı bir ev kadınının, rutinler ve mecburiyetlerle dolu üç gününe odaklanıyor. Chantal Akerman, bir ev kadınının günlük rutinini yaklaşan bir felaket hissi eşliğinde, titizlikle detaylandırırken kadının yaşadığı yalnızlığı, çaresizliği ve varoluşsal bunalımı gözler önüne seriyor. Chantal Akerman modernist başyapıtında, sinemasal zamanı nasıl algıladığımızı eşine az rastlanır şekilde sorguladığı gibi, filmlerde genellikle görünmez kılınan ev işini merkeze yerleştirerek feminist sinemanın yıllar boyunca en çok konuşulacak örneklerinden birine imza atıyor.


Büyükler İçin Animasyon

Oscar Ödüllü, Avustralyalı animasyon sanatçısı Adam Elliot’un 1970’ler Avustralya’sında geçen yetişkinlere yönelik komedi-drama Bir Salyangozun Anıları / Memoir of a Snail, ülkemizde ilk kez Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde perdede olacak. Adam Elliot’ın Annecy’de En İyi Uzun Metraj Film ödülünü kazandığı yeni filmi için sanat ekibi bir yıl boyunca 7000 nesne üretti, 33 hafta süren çekimlerde 135 bin fotoğraf çekildi. Farklı ailelere evlatlık verilerek birbirinden ayrılan ikiz kardeşlerden Grace yoğun bir yalnızlıkla boğuşurken, koleksiyonunu yaptığı salyangozlar gibi kendi içine kapanır. Yıllar içinde, yeni hayal kırıklıkları ve üzüntülere rağmen, Pinky adında yaşlı ve eksantrik bir kadınla derin bir arkadaşlık kurunca her şeye rağmen hayatında bir umut ışığı belirir.


Doğa Diye Bir Şey Kalmadı!

Ayvalık Uluslararası Film Festivali ilk yılından itibaren çevreyle ilgili filmlere özel bir yer ayırıyor ve konuyla ilgili konuşmalar düzenliyor. Bu yıl Doğa Diye Bir şey Yok! bölümü kapsamında 4 film gösterilecek.

Yönetmen Nefin Dinç  Şarap Rengi Deniz’de Akdeniz’de ve çevresinde küresel ısınmanın yol açtığı derin değişiklikleri ve toplumun her kesiminden insan ve birçok kuruluşun, küresel ısınmanın bölgedeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için gösterdikleri çabayı anlatıyor. 


Geçen yıl Varşova Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Reha Erdem imzalı Neandria, filmle aynı adı taşıyan antik kentin yakınlarındaki yoksul bir köyde geçiyor. Bölgede taşocağı kurmaya hevesli şirket kadar, tarihi eser peşindeki define avcılarının da radarında bir köy. Annesiyle birlikte yaşayan ve atletizm yarışlarına hazırlanan Suna adlı genç kızı odağına alan Neandria, ekolojik olarak sürdürülebilir ilk filmlerden biri. Film yarışma, avlanma ve kazanma hırsıyla hastalanmış bir dünyada sıkışmış gençlerin, çatlaklarda özgürlüğü ve aşkı arayan isyanlarını anlatıyor. Usta oyuncuları ve yeni keşifleri bir araya getiren filmin gösterimi sonrasında Reha Erdem ve filmin yapımcılarından Ömer Atay izleyicilerle bir araya gelecek. 

İsveçli yönetmen Nathan Grossman’ın 2020 tarihli belgeseli Ben Greta / I Am Greta, genç iklim aktivisti Greta Thunberg’in etkileyici hikâyesini anlatıyor. Yönetmen, Asperger sendromlu utangaç bir öğrenci olan Greta'nın, İsveç Parlamentosu önünde iklim için tek kişilik okul greviyle başlayan yükselişini ve dünyanın dõrt bir yanından yașıtı gençleri etkileyen ve çevre hareketlerine ilham veren bir fenomene dönüşmesini anlatıyor.


Eliza Levy imzalı Dünyalar Oluşturmak / Composing World, “Dünyayı nasıl gittikçe daha az yaşanabilir hâle getirdik ve bu sürüklenmeyi nasıl durdurabiliriz?” sorusunu soruyor. Bu sorunun cevabı için Fransız antropolog ve Lévi-Strauss'un varisi Philippe Descola’nın izinde Ekvador'daki Achuar kabileleriyle yaşamdan, Fransa'daki ZAD (Zone à Défendre) – Savunma Bölgesi'ne, betondan kurtarılmış, firavunvari bir havaalanı yerine dünyada olmanın yeni bir yolunun deneyimlendiği bir diyara yolculuğa çıkıyor. Filmin gösteriminden sonra Reha Erdem de “Dünyalar Oluşturmak” başlıklı bir konuşma yapacak.


İki Film Birden

Aslı Özge gerçek karakter ve olaylara dayanan, gerçek mekânlarda çektiği Faruk ile İstanbul’da yaşadığı apartman yıkılmak üzere olan 90’lı yaşlardaki babasının hikâyesini anlatıyor. Özge, filmde ileri yaştaki bir adamın hayatını, baba-kız ilişkisinin karmaşıklığını ve kentsel dönüşümün etkilerini ele alıyor. Film gösterimi sonrasında Aslı Özge ve filmin görüntü yönetmeni Emre Erkmen filme dair merak edilenleri yanıtlayacak.


Aslı Özge yönetmenliğindeki Kara Kutu / Black Box, özellikle son yirmi yıldır tüm dünyada oluşturulan korku ikliminin sonuçlarını, giriş ve çıkışları polis tarafından bilinmeyen bir sebeple kapatılan bir binanın sakinleri üzerinden çarpıcı bir dille anlatıyor.  Terör saldırılarından pandemiye; vatandaşların artık birbirine güvenmediği, herkesin en yakınındakinden bile şüphe duyduğu ve ihbarcılığın normalleştiği hastalıklı bir toplumun yansımasını, filmin geçtiği binanın sakinleri arasında gözlemliyoruz. Ortak yapımcılığı Dardenne Kardeşler tarafından üstlenilen film, eleştirmenlerce “Alman orta sınıfının yüreğine gözünü dikip bakan mükemmel bir gerilim,” olarak tanımlanıyor.


Gitmesek de Görmesek de… 2023-2024

Komili’nin sponsorluğunda izleyiciyle buluşacak bölümde yılın heyecan veren yerli yapımları yer alıyor. 

Mete Gümürhan’ın ilk uzun metrajlı filmi Beraber, Rotterdam’da doğup büyümüş Zeki’nin annesini kaybetmesiyle başlıyor. Bu büyük kaybın ardından toparlanmaya çalışırken, babasının Türkiye’ye taşınma kararı ile travmalarına bir yenisi eklenen Zeki, ön yargılarla geldiği İstanbul’da edindiği arkadaşlıklarla hayata tutunmaya başlıyor. Mete Gümürhan film sonrası izleyicilerin sorularını yanıtlamak için Ayvalık’ta olacak. 


Sinan Kesova ilk uzun metrajlı filmi Büyük Kuşatma’nın merkezine ünlü bir akademisyen olan eşinin ölümü ardından geçmişteki hataları ile yüzleşen, ihmal ettiği kızı ile ilişkilerini düzeltmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyen Macit’i yerleştiriyor. Fakat bu başlangıç ümidi, karısının mirasına sıkı sıkıya bağlı oğlu ve karısının asistanı yüzünden trajikomik bir hâl alıyor. Filmin başrollerinde Alp Öyken, Yiğit Sertdemir, Asiye Dinçsoy ve Dolunay Soysert var. Film ekibi izleyicilerle buluşmak üzere Ayvalık’ta olacak. 


Tunahan Kurt ilk uzun metrajlı filmi Karganın Uykusu’nda karısının şüpheli ölümünün ardından, oğlu ile birlikte, artık çalışmayan bir maden aktarım tesisinde yaşayan Nasip’i takip ediyor. İleri seviyede uyurgezerlik problemi olduğu için oğluna güven içinde kalacağı bir aile arayan Nasip, çözümü hayatlarına katılan mülteci grubu içinde buluyor. Film, geçen yıl Adana Film Festivali’nde kazandığı altı ödülün yanı sıra Ankara Film Festivali’nde de En İyi Film Ödülü’nü aldı. Tunahan Kurt ve filmin başrol oyuncusu Ahmet Ağgün, Ayvalık seyircisiyle buluşacak.


Selman Nacar dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan ikinci uzun metrajlı filmi Tereddüt Çizgisi’nde Tülin Özen’in canlandırdığı idealist ceza avukatı Canan karakteri üzerinden suç, adalet ve ahlâk üçgeninde bir hikâye yaratıyor. İstanbul Film Festivali’nde FIPRESCI ödülünün yanı sıra, En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu dallarında da ödül kazanan filmde; Canan suçsuzluğuna inandığı müvekkilinin karar duruşmasında yüzleştiği gerçeklerle ölüm döşeğindeki annesi, hâkim ve sanığın hayatını etkileyecek bir karar vermek zorunda kalıyor. Filmin gösterimi sonrasında yönetmen Selman Nacar ve Tülin Özen izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.


Vuslat Saraçoğlu’nun, babalarının ölümü sonrası tekrar bir araya gelen üç kardeşi merkeze aldığı filmi Bildiğin Gibi Değil festivalde izleyiciyle buluşacak başka bir yapım. Birbirinden çok farklı yaşam tarzlarına ve karakterlere sahip bu üç kardeşle aile ilişkilerinin karmaşık yapısını, zamanla değişen dengeleri ve kan bağına rağmen gizlenenleri gözler önüne seren film, ilk gösterimini yaptığı İstanbul Film Festivali’nde En İyi Senaryo ve En İyi Erkek oyuncu başta olmak üzere dört ödüle layık görüldü. Filmin yönetmeni, senaristi ve yapımcısı Vuslat Saraçoğlu, yapımcı Mehmet Can Ünlü ve başrol oyuncuları Hazal Türesan, Alican Yücesoy, Serdar Orçin de Ayvalık izleyicisiyle buluşacak.


Nehir Tuna’nın dünya prömiyerini geçen yıl Venedik Film Festivali’nde yapan ve Bisato d’Oro En İyi Senaryo ödülüne layık görülen ilk uzun metrajlı filmi Yurt, 14 yaşındaki lise hazırlık öğrencisi Ahmet’in yaşadıklarına odaklanıyor. 90’lı yılların sonunda Türkiye'deki siyasi kutuplaşma atmosferinde geçen bir büyüme hikâyesini anlatan filmde Doğa Karakaş, Can Bartu Arslan, Ozan Çelik, Tansu Biçer ve Didem Ellialtı başrollerde yer alıyor. İstanbul Film Festivali’nden En iyi Film ödülü ile dönen Yurt’un gösterimi sonrasında yönetmen, yapımcı ve oyuncular soruları yanıtlamak üzere Ayvalık’ta olacak. 


Ozan Yoleri’nin ilk uzun metrajlı filmi Başlangıçlar, dünya prömiyerini yaptığı 27. Tallinn Black Nights Film Festivali’nde NETPAC Ödülü, İstanbul Film Festivali’nde de Seyfi Teoman İlk Film Ödülü’nü kazanmıştı. Film, yirmili yaşlarında ve bunalımdaki resim restoratörü Defne’ye odaklanıyor. Paris’te aynı evi paylaştığı arkadaşının beklenmedik ölümü sonrasında doktora eğitimini yarıda bırakarak İstanbul’a dönen Defne, günlerini onarılmayı bekleyen gizemli bir Osmanlı tablosuyla geçirir. Defne’nin büyümeye çalışmasını anlatan filmin başrollerinde Ahsen Eroğlu ve Hazal Subaşı yer alıyor. Başlangıçlar ekibi gösterim sonrası soruları yanıtlamak üzere Ayvalık seyircisiyle buluşacak.   


Belgeseller

Berke Baş’ın yönettiği ve İstanbul Film Festivali’nde En İyi Belgesel Ödülü’ne layık görülen Dargeçit, İpek Kent ile Efe Öztezdoğan’ın birlikte yönettikleri Eclipse, Kerem Soyyılmaz’ın yönettiği geçen yıl Adana Film Festivali’nde En İyi Belgesel Ödülü’nü kazanan Rodakis’i Araraken ve belit sağ’ın yönettiği Sevil Ayvalık’ta gösterilecek. 


Dargeçit, 1995 yılında Mardin, Dargeçit’te oğulları ve kardeşleri devlet güçlerinin elinde kaybolan ailelerin 27 yıl süren adalet mücadelesini anlatırken, Rodakis’i Ararken yönetmenin ailesinin evlerinin zemininde buldukları 1887 yılına ait mezar taşının sahibini araştırmaları ve 2022’de Selanik’te son bulan arayışları üzerine bir öyküyü perdeye taşıyor. Berke Baş ve Kerem Soyyılmaz belgesel filmlerinin gösterimi sonrasında salonda izleyiciyle buluşacak.


Eclipse, yıllar sonra 2020 Tokyo Olimpiyatları’na katılmaya hak kazanan İzmir’den beş jimnastikçiyi takip ediyor. Sporcuların, pandemi nedeniyle tarihinde ilk kez ertelenen olimpiyatlarda hayallerine tutunup Türkiye’nin ilk olimpiyat madalyasını alabilmek için karantina, deprem, sakatlıklarla geçen zorlu bir yılın üstesinden gelme çabalarını anlatıyor. Eclipse gösterimi sonrasında yönetmenler ve belgeselde yer alan sporcular Ferhat Arıcan ve Ahmet Önder filme dair merak edilenleri yanıtlayacak.


Kısalar

İstanbul Film Festivali’nden En İyi Kısa Film Ödülü ile dönen Ömer Ferhat Özmen'in yönettiği Eksi Bir, bodrum dairesinde yaşayan yeni kiracılardan geldiğine inandığı kokudan rahatsız olan bir apartman yöneticisinin, onları çıkartmak için apartman sakinlerinden imza almasının hikâyesi. Can Merdan Doğan, ikinci kısa filmi En Uzun Gece’de bir babanın kızının nişanı öncesi kalabalıklaşan evde, birlikte uyumak zorunda kaldığı bacanağı ile yaşadıklarını odağına alıyor.  Selin Öksüzoğlu’nun annesini kaybetmiş 5 yaşındaki bir çocukla, yetişkin bir kadının yollarını Karadeniz’in tepelerinde kesiştirdiği Görüşürüz Kaplumbağa, prömiyerini bu yıl Berlin Film Festivali’nde yaptı. 


Emine Uysal Berger ve Özgür Ceylan’ın yönetmenliğindeki Gukla, terk edilmiş bir konakta İzmirli üç farklı kuşaktan kadını bir araya getiren, şehirle aidiyetlerine odaklanan psikolojik bir gerilim filmi. Yıllardır il seçmelerine hazırlanan 17 yaşındaki yüzücü Cemre’nin, yaşadığı travmatik bir olay sonucu seçmelere geç kalmasını anlatan Her Gün Biraz Daha KolayÇağıl Bocut’un imzasını taşıyor. Melis Balaban yönetmenliğindeki Kontrpiye, birbiriyle çok iyi anlaşan bir baba kızın arasına “erkek arkadaş” meselesinin girmesini anlatıyor.


Kuşlar Ne Der? Antakya sokaklarında farklı farklı yerlerde karşılaştığı bir kuş resminin peşine düşen yönetmen Emrah Gökdemir’in bu kuşları yapan kişiyi arayışının yıllar süren hikâyesi. Ezgi Ay’ın yönettiği Maşallah! izleyiciyi evden çıkmak için hazırlanan bir kadının kafasının içinde bir yolculuğa çıkarıyor ve artık giderek normalleşen bir sorunun altını çiziyor: “Bugün eve canlı dönebilecek miyim?”

Yasemin Demirci babası Latif Demirci’yi kaybettikten sonra çektiği filmi Onun Kalesinde ile ani şekilde vefat eden babasının evini toplamak zorunda olan bir kadının, eşya ve mekânlar üzerinden hatırladığı anılar arasında yaşadığı inişli çıkışlı yas sürecine odaklanıyor. İlayda İşeri imzalı Oyunbozan, izleyiciyi 1979 yılının Ankara’sında 7 ve 8 yaşlarındaki iki kardeşin yaz tatili sırasında sıkıntıdan kurtulmak için yarattıkları oyunlardan oluşan bir dünyaya konuk ediyor. 


Resmiye Emir yönetmenliğindeki Sonunda, İstanbul’un zor şartlarına rağmen arkadaşlarının veda partisine gitmeye çalışan genç bir çiftin, partiye vardıklarında karşılaştıkları sürprizle iyice sıra dışı hâle gelen gecelerini beyazperdeye taşıyor. Şirin Bahar Demirel yönetmenliğindeki Zarafet ve Şiddet Arasında elleri, anıları hem saklayan hem de aktarabilen bellek mekânları olarak gören bir deneysel belgesel. Aile albümlerine giremeyen anıların izini, eller ve yarattıkları üzerinden sürmeyi, onları bir hafıza haritası gibi okumayı hayal ediyor. 


Yalçın Çiftçi’nin yönettiği Beyaz Dağın Çocukları soğuk ve karlı bir kış mevsiminde mezarlığın içinde bulunan ve birçok gizemi içinde barındıran bir köy okulunu anlatıyor.


belit sağ’ın Altyazı Fasikül’ün Görünür Görünmez: Bir (Oto)Sansür Antolojisi’nde yer alan filmi Sevil de seçkideki filmlerden. Sevil, kitaba basılamayan bir resmin hikâyesi. İfade özgürlüğünün sınırlarını sınayan videoların yer aldığı antolojide, sinemacı ve sanatçılar sinemanın kadim meselesi üzerine düşünüyor: “göstermek ya da göstermemek.” 


Kısa filmlerden sonra yönetmenler filme dair soruları yanıtlamak için Ayvalık izleyicisi ile buluşacak.


Dans Üzerine

Türkiye'deki modern dansın kurucularından olan Aydın Teker’den ikisini kendi yönettiği dans üzerine üç film: Renewal, Sürgün, Üç Faz.



Ayvalık Uluslararası Film Festivali; Ayvalık Belediyesi, Kültür için Alan, Mey|Diageo, Paribu, Kürşat Zeytinyağları, Komili, Bilginer-Melin Ayvalık Sanat Kültür Eğitim Vakfı, Zeze/Ayvalık, OGM Pictures, Gold Film, Ayvalık Macaron Kolonyası, Karga7, Kurukahveci Mehmet Efendi, Asteros Film, Kendine Has, Hollanda Konsolosluğu, MUBI, Borusan Otomotiv, Manzara Holiday Homes, Ayvalıkzade, L’Arancia Cunda, Ayvalık Ticaret Odası, Nona Cunda, Zoi Cunda, Çöp(m)adam, Kratos, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi, British Council, Festival Dostları Tibet Akhuy, Esra Başak, Ela Başak Atakan, Şerif Kaynar, Eren Tapan ve İnci Vural’ın değerli katkılarıyla gerçekleşecek.

Comments


bottom of page