top of page

Türkiye'den Filmler

Ayvalık Uluslararası Film Festivali Türkiye filmleri listemiz pandemi sırası ve pandemi sonrası dönemde dünya çapında ruh halimizi yansıtan filmlerle dolu. Evler, eviçleri, eviçlerinin kısıtlayıcılığı ya da bazen mimarinin mekânsal sürprizlerinden söz eden bu filmlerin başında Zuhal ve Ela ile Hilmi ve Ali geliyor. İsimlerinin kişi ismi oluşuyla bile kapanmalarda ne denli kendimize döndüğümüzü, nasıl
yoğun biçimde kendimizle uğraştığımızı düşündürüyorlar. Diğer yandan, bir içki sofrası başı, bir meyhane önü ve bir arabada geçen Çilingir Sofrası bu kendimizi dinlemeleri dürüst iç hesaplaşmalara hatta itiraflara doğru ilerletmemiz gerektiğini, en  azından bu gerekliliğin farkına varmamızın önemini vurguluyor. Ama sanatın da sinemanın da özünde bir kendine dönüş olduğunu  farzedersek, Tayfun Pirselimoğlu’nun ‘mükerrer’ fikrinden esinlenen Kerr filmindeki tekrara dayalı taşra ve kâbus hikâyesinin  pandemiyi de aşan bir alegori olduğu düşünülebilir. Pirselimoğlu’nun Rıza filmindeki rolüyle zihinlere kazınan Nurcan Eren’in  başrolünü canlandırdığı Suna ise Türkiye sineması kadın filmleri arasında müstesna bir yeri var; hiç özür dilemeden bir “serseri kadın”  hikâyesi anlatan bu film ödünsüzlüğü ile benzerlerinden ayrılıyor. Diyalog, Türk sinemasında oyunculuk ve diyalog, oyunculuk ve hayat, oyunculuk ve ilişki üzerine düşünen ilk film. Meselesine yapıçözümcü biçimde bakışıyla öne çıkan film, Türk sinemasının genç oyuncu potansiyeli ve bu oyuncuların çoğunun meslekleri üzerine düşünce üretme eğilimi gözönünde tutulursa üzerinde çok durulacak bir yapım.

Uzun

Bu yılki belgesel seçkimizde yer alan filmlerin hepsi klasik belgeselin sınırlarını aşan, sıradan ya da sıra dışı; gerçek, bazen
de yarı-gerçek hikâyeleri ilham verici şekilde anlatan yerli yapımlar. Üç benzemez kentten seyahat eskizleri, öz savunma yaptığı için
cezaevine giren kadınların mektupları, on yılların tanığı kıdemli fotoğrafçının Akdeniz harabelerinde “maksimum”u arayışı, bir
adamın basit bir hastalık sebebiyle girdiği hastaneden kırk yedi yıl boyunca çıkmayışı, bir kadının vücudunda tek bir kası  hareket ettirememesine rağmen bir makine  yardımıyla iletişim kurarak hayattan, mizahtan vazgeçmeyişi ve 60. yılını deviren emek göçünü takiben Almanya ile Türkiye arasında gelip gidenlerin inşa ettiği müzik kültürü her faninin dinlemek isteyeceği türden hikâyeleri beyazperdeye taşıyor.

Belgesel

Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin kısa filmler bölümü, kanımızca, son yıllarda büyük bir hevesle sürdürülen kısa film çalışmalarının nitelikli örnekleriyle dolu. Türkiye’de kısa filmle uğraşanlar kısa filmin uzun metrajlı filme bir hazırlık olmadığının, kendi içinde bütünlük taşıyan bir janr olduğunun çoktandır bilincindeler. Birer olayın, sahnenin ya da ruh halinin dışavurumu olan kısa  filmlerimiz arasında bir tabutla üç erkeği bir araya getiren mizahi Belki Bir Gün Gideriz; bir bavul, genç bir erkek ve can sıkıntısını buluşturan Sıradan Bir Gün; İstanbullu Musevi ailenin önemli gününde yaşanan beklenmedik aksiliği konu edinen Susam; bir taksi şöförü, karısı ve ikizlerini kırmızı topuklularla burun buruna getiren Stiletto; kurmaca ile gerçeği eğlenceli biçimde buluşturan Lekesiz, neredeyse birer kısa öykü lezzetinde. Başka bir telden çalan ilginç iki kısa filmimiz de var. Our Ark bildiğimiz dünyanın muhtemel bir replikasını yapmak için dünyaya ait herşeyi kopyalamanın, dolayısıyla yeni bir Nuh’un Gemisi projesine kalkışmanın olabilirliğini  tartışırken, Rüzgar İçinde doğrudan bildiğimiz dünyaya, daha açıkçası tabiata güvenmenin gerekliliğini vurguluyor.

Kısa Filmler